Evita Magt
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Elementlerin gücü seni de saracak...
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Yönetim Kadrosu
Nothing In the Silence A10 Nothing In the Silence Adri10 Nothing In the Silence Hannah10Nothing In the Silence Ed-wes10

 

 Nothing In the Silence

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Achille S. D'Artagnan

Achille S. D'Artagnan


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 30/07/10

Nothing In the Silence Empty
MesajKonu: Nothing In the Silence   Nothing In the Silence EmptyPtsi Ağus. 02, 2010 9:20 pm

Aquteia'da, Kraliyet Sarayı'nın mükemmel bahçesinde, birkaç saat öne neşeli insanların koşuşturduğu bahçede, bir krga henüz kreması erimemiş olan pastanın üstünde durmakta. O an bahçeyi temizlemekte olan onlarca önlüklü hizmetçiden hiç biri daha dokunmamış ona. Gagasıyla kocaman katlı pastaya dalmadan önce, en hoşuna giden kokuyu içine çekiyor. Bunun uzun zamandan beri arzuladığı yemek olduğu söylenebilir. Sadee onunla da kalmayacak zaten, hizmetçilerin henüz toplamadığı kızartmalar, bonfileler ve daha bir sürü şey var onu bekleyen. Şanslı. Gagasını yumuşak kremaya daldırıyor ve kekin iç kısımlarına dalana dek silkeleniyor. Pasta parçalarını alıp biraz uzağa taşıyor ve bir anda yutuyor. Şimdi ironik bir şekilde ters dönmüş domuz kızartmanın göğsünde yürüyor ve gagasını kahverengi soslanmış deriye batırıyor. Doyana değin yiyor. Havalanıp Sonae'ye doğru yola düşmeden önce, her sabah olduğu gibi ölüleri toplayan mavnaların geçtiği vadiye doğru uçmadan önce, şişmiş hayvanın bacaklarından birine konuyor ve eti kemiğinden ayırana değin gagalıyor. Böyle ziyafetler sürekli olmuyor. Teşekür etme yetisine sahip olsa, ilk kez bir insana gidip teşekkür edebilir. Bunlara sebep olan genç kıza hayvani dürtülerinin el verdiği ölçüde bir şeyler hissediyor. İnsani olabilseydi eğer, minnet büyük ihtimalle. Şu an kızın bileğinden tutmuş bir şekilde hızlı adımlarla yürüyen genç adamın böyle düşünmediği hızlı hızlı nefes almasından belli oluyordu. Kemikli ince parmaklarının kavradığı diğer elindeyse silindirik teneke kutu vardı. Her şeyin, gerçekten her şeyin sembolü aslında. Midesinden yükselen ekşimsi tada karışan öfkeyi bastırması zor olmayacaktı. Kutu ondaydı. Görev sırası ise Vålkyrie de. Uzun çimenler ayakkabı tabanlarının altında ezilirken hafif rüzgar alnına düşen sarı saçlarını belli olmayan bir yöne doğru savurdu. Bunun mantığı olamazdı, yani ne amaçla, hangi düşünceyle gelip daveti mahvedebilmişti? Tamam Astrid'e aşık değildi, hatta onu sevmiyordu bile, annesi ve babasının isteği üzerine, toprak ve su ulusunun daha fazla kaynaşması idealleri üzerine o kızla birliktelikleri sürüyordu. Mantık ve strateji birlikteliği. Trajikomik bir şekilde Astrid'in tamamen böyle düşünmediğini biliyordu, genç kız etkileniyordu gençten. Onun için daha kolaydı herhalde. Ne olursa olsun Achille'in çok sevgili en yakın arkadaşının iki genç için verilen davette belirip hafif(!) hava akımları karmaşasıyla daveti mahvetmesi ve olan olduktan sonra da yanına gelip sarılması, öpmesi hatta iki ulusun da planlarını suya düşürmüştü. Bundan sonra en ince ayrıntısına kadar planlanan ve olması istenen birlikteliğin gerçekleşebilmesi biraz hayal ürünüydü. Neden yaptığını bilmiyordu. Biliyor olabilirdi tamam, ama yoktu öyle bir şey.

Kızın güvensizliği, korkaklığı yüzünden bir türlü tam anlamıyla başlayamayan bir şeyler. Erkeğin kızgınlıktan, kırgınlıktan saçmalaması. İkisinin de hayalkırıklığından dolayı birbirlerini incitme çabası. Kim adım atarsa diğerinin sürekli kaçma takıntısı. Güya birbirlerini düşündükleri için sürekli pas geçtikleri duygular. Oyunun içinde kaybolup gittiklerinden birbirlerine sahip çıkamıyorlardı. Giderek ağırlaşan, hayatlarını kabusa çeviren iddia. Katır inadından ıskalanan, belli ki birlikte harika geçecek bir yaşam. İki genci pek de tanımayanlara bu cümlelerle açıklayabilirim en fazla.

İkisi dışında hiç kimseye bir şey ifade etmeyecek olan kutuyu daha sıkı kavradı ince parmakları genç adamın. Harabeye dönmüş eski istasyon binasına vardıklarında adımları yavaşladı. Hızlı bir hareketle önüne geçen kızın gözlerine baktı.


“Davet dediğin süslü kıyafetlerden, içeceklerden, kuru pasta ve kanepe gibi yiyeceklerden başka nedir? Ben de yaptım onlardan, daha sonra yiyebilirsin!”

Tabi. Kızın yüzünde beliren büyük sırıtış hem insanı delirtecek derecede alaycı hem de içtendi. Kızın ince bileğinden çektiği parmaklarını kendi saçlarının arasına götürdü. Alnına düşen yumuşak saçlarını geriye ittirdi. Parmaklarını saçından çekmedi bunalmış bir insanın ifadesi vardı yüzünde.

" Bazen gerçekten ileri gittiğini fark edemiyorsun değil mi Vålkyrie Sileas?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vålkyrie Sileas
Toprak Elementi| V. Sınıf Öğrenci
 Toprak Elementi| V. Sınıf Öğrenci
Vålkyrie Sileas


Kadın Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 31/07/10

Nothing In the Silence Empty
MesajKonu: Geri: Nothing In the Silence   Nothing In the Silence EmptySalı Ağus. 03, 2010 4:16 am

Aslında amacı kesinlikle bu kadar büyük bir olay çıkartmak değildi kızın. Fakat ani bir dürtüyle amacını aşmış, belki de biraz abartmıştı meseleyi.
Masayı birazcık dağıtmaya yetecek kadar “hafif” bir hava akımı oluşturması yeterli olacaktı ilk planına göre. Ne halt işlediğine dair en ufak bir fikri bile yoktu zaten. O salak kızın arkadaşına nasıl baktığını gördüğünde biraz sınırını geçmiş, sanki hiç bir şey olmamış gibi gidip birde çocuğa sarılmıştı. Hatta yanlarındaki kızın –salak olanın- bunlar olurken kendisine bakışını unutamıyordu.
Sırıttı, ama Achille’in bileğini sıkan parmaklarının oluşturduğu baskı ve acı inlemesine sebep oldu. Büyük ihtimalle fark etmemişti bile çocuk. Kız ise çocuğun dikkatini direk olarak üzerine çekmek istemiyordu açıkçası. Nede olsa arkadaşı gerçekten sinirli görünüyordu.
Bu kadar sinirli görünmesine de bozulmuştu ne kadar kabul etmese de.

“Davet dediğin süslü kıyafetlerden, içeceklerden, kuru pasta ve kanepe gibi yiyeceklerden başka nedir? Ben de yaptım onlardan, daha sonra yiyebilirsin!”
Yüzüne yerleştirdiği sırıtış aslında korumaya çalıştığı ukala tavırdan başka hiç bir şeydi. Gerçekte dudaklarını sarkıtmak, somurtmak ve sanki suçlu olan o değilmiş gibi homurdanmaktı.
Eh, bunları Ach bile yapsa kabul edebilirdi tabii. Ama çocuk bunların hiç birini yapmamış, sadece nefes alıp vermiş ve kızı bileğinden tutup çekiştirmişti.
Durduklarında bir istasyon binasına varmışlardı. Biraz… Eski görünüyordu. Harap olmuş gibi.
Çocuk kızın bileğini bıraktı ve parmaklarını sarı saçlarına daldırdı. Önündeki saçları geri iterken bunalmış görünüyordu. Belki de Vålkyrie’den sıkılmıştı. “Normal…” diye düşündü genç kız. “Ben bile sıkıldım kendimden.”
Aslında sıkıldığı ne kendisi, nede Achille’di. Sıkıldığı bu saçma, yersiz oyundu. Çoktan bırakmış olmaları gereken, aptalca bağımlılıklarıydı sıkıldığı kızın.

" Bazen gerçekten ileri gittiğini fark edemiyorsun değil mi Vålkyrie Sileas?"
Ne ses tonundan, nede yüz ifadesinden ne düşündüğünü anlayamamıştı kız. Tek fark edilebilir şey “gerçekten” kelimesindeki vurguydu.
Ne cevap vermesi gerektiğini düşündü bir süre. O kadar da zor olmayan o soruyu tarttı zihninde birkaç kere.
İleri gitmişti… Evet farkındaydı. Ama farkındayım diyebilir miydi ki? Söylediği anda yüzsüzlüğü ciddi ciddi ele aldığını ispat etmiş olurdu.
Eh, yalan da söyleyemeyeceğine göre…
Normal bir cevap veremiyormuşçasına fısıldadı,
“Bazen…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille S. D'Artagnan

Achille S. D'Artagnan


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 30/07/10

Nothing In the Silence Empty
MesajKonu: Geri: Nothing In the Silence   Nothing In the Silence EmptySalı Ağus. 03, 2010 5:32 am

Kızın sesi artmaya başlayan rüzgarda kaybolabilecek bir fısıltı şeklinde çıkmıştı.

“Bazen…”

O her şeye rağmen iyiydi, hepsi bu. On dört yıl boyunca yanında olmuştu. Her zaman fiziksel olmasa da ruhen ruhuna kelepçelenmiş gibiydi. Beş bin yüz on gün. Ve Beş bin yüz on gece. Oyun bitmedi, oyunlar. Var oluş nedenleri bitmedi. Hayat Racine'in bir trajedisindeki gibiydi. Tek başına bir gençti. Tek değildi, ama Vålkyrie ile tek bir insan gibi olmuşlardı. Hangi acı, hangi sevinç onu kendine getirebilirdi? Nerdeydi, ne yapmıştı ve ne yapmalıydı? Onu nasıl bir değişim ve hüzün bekliyordu? Oyunu oynamaktan hoşlanıyor muydu? Kesinlikle. Karşısında duran bu kız onu öldürmüştü. Gebertmiş, boğazlamış, becermiş ve onu mahvetmek için her şeyi yapmıştı. Evet, kesinlikle. O da aynısını kıza yapmıştı herhalde. Onlar birbirlerine "cap ou pas cap ?" dedikleri andan itibaren günlük hayatın önemli önemsiz her -ama her!- öğesini aralarından çıkarıp iddialarından başka hiç bir şey önemsemeyen iki insandılar. Basitçe başlayan bu oyunları zamanla acayip bir inat hikayesine dönüşmüştü. Fakat bunu seviyordu. Yaşamak için verilen en güzel şeydi bu, yaşam kaynağıydı adeta. Bu oyun olmadıkça hayatı rutin, yavan ve sıkıcı olurdu. Sağ eliyle bacağına yasladığı renkli kutuyu daha sıkı kavradı. Tuşları iğneden bir piyanoda , elleri kan içinde kalsa da , bildiği en güzel besteyi çalan piyanistin hissettiği şeydi bu oyuna karşı hissettiği. Vålkyrie'e karşı. Karşısında duran kızın parlayan ela gözlerine baktı. Elini saçlarının arasından çekti. Rüzgarın şiddeti artıyordu. Teneke kutuyu mide hizsına getirerek iki elinin ince parmaklarıyla tuttu.

"Şimdi."

En büyük dayanakları olan aile unsuru temelinden sarsılmış ve umutlarında büyük bir delik açılmış iki çocukken bulduğu, daha küçük yaşta omuzlarına binen sistemi ve onun baskılarını bir kenara ittiği ve "oyun" üzerinden birlikte yaşama tutunduğu kızın uzun kumral saçları rüzgarla yüzünün önünden savruluyordu. Hiçbir şey oyundan önemli değildi. Genç adamın fark etmediği şey yıllarca umutlarını kurtaran bu oyunun artık kendi benliklerinin bile üzerine çıktığı ve kaybetmekten korktukları tek şeyi duvarlar içine hapsettiğiydi. Mavi gözleri kızın arkasında, geçtikleri yolların aksne sararmaya başlamış otların aralarından çıktığı raylara kaydı. Buradaki tren istasyonu harabeye dönmüştü ve kullanılmıyordu artık. Ama demiryolu hala sağlamdı, geçen trenler sadece burada durmuyorlardı. Gözlerini tekrar kıza çevirdi. Sıra ondaydı. Bugünkü daveti bu şekilde sabote etmemesi gerekiyordu, bunu adı gibi biliyordu o da. Gri hırkasıyla beraber bordo göleğinin kolunu hafifçe yukarı sıyırarak kolundaki saate baktı. 16.03. Yarım saat kadar bir süre vardı tahminince trenin gelmesine. Eğer bir aksaklık olmamışsa kalkışında ve diğer istasyonlarda, yarım saate yakın bir süre sonra buradan geçecekti.

"Gözlerin bağlı o raylarda bekleyeceksin."

Eğdiği başını hafifçe kaldırarak kızın gözlerine baktı. Yüzünde hafifçe beliren ifadeyi anlamlandırma gereği duymadı. Bunu hak ediyordu, lanet olsun, hak etmişti.

"Cap ou pas cap? "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vålkyrie Sileas
Toprak Elementi| V. Sınıf Öğrenci
 Toprak Elementi| V. Sınıf Öğrenci
Vålkyrie Sileas


Kadın Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 31/07/10

Nothing In the Silence Empty
MesajKonu: Geri: Nothing In the Silence   Nothing In the Silence EmptyC.tesi Ağus. 21, 2010 3:19 am

Çocuğun konuşmasını beklerken yüzü herhangi bir ifadeden, duygudan yoksundu kızın. Durgun bir şekilde karşısındaki genci süzen gözleri çocuğun ilk kelimesiyle birlikte kutuda sabitlendi… Genellikle tanıdıkları, Achille dışındakiler, onun gerçekten sakin ve mantıklı bir kız olduğunu düşünürdü. Yinede artık bundan kendisi de emin değildi… Büyük ihtimalle keçileri de kaçırmıştı zaten. Kötü kutu, akıl sağlığını da ruhunun özgürlüğün gibi çalmıştı işte! Ve asıl sorun bunun farkında olmasına rağmen durmayacağını biliyor oluşuydu… Bu bir nevi kendi benliğinden vazgeçmek demekti… Aynı şekilde karşısındaki çocuktan da vazgeçmesi demekti bu.
Asla yapmayacağı sayılı şeyler…


"Şimdi.”

Şimdi ne?
Anlık bir rüzgâr saçlarını uçurduğunda gözlerini çarpan saç tutamından korumak için kapadı. Kısa süreliğine ikisi de hiçbir ses çıkarmadı. Aslında bu çok… Can sıkıcıydı. Gelecek ölümü bekliyormuş gibi hissetse de bu fikri kafasından çabucak kovdu kız.
Kimse o kadar ileri gidemezdi… Yani… Onun yapmış olduğu saçma ve aşırı bir şey olabilirdi. Bunu kendi bile kabul ediyordu da… Cezasının ağır olmayacağını umuyordu yalnızca.
Yaklaşık on dakika, belki de daha az bir zaman sonra Achille yeniden konuşmaya başladı.


"Gözlerin bağlı o raylarda bekleyeceksin."

Tepki vermek istese de kendini tuttu bu defa. Gayet sakin görünüyordu… Korkmuş gibi değil de umursamıyormuş gibi. Gerçekte korkmuştu biraz. Yalnızca biraz. Çünkü Achille’in sesi kulağa fazla ciddi geliyordu…
Ve V ciddiyetten nefret ederdi.


"Cap ou pas cap? "

Dudağını ısırdı. Vereceği cevap zaten belliydi… Aksi düşünülemezdi sonuçta. Kim bu mükemmel eğlencenin [b]Vålkyrie'nin oyunbozanlığı yüzünden bozulmasını isterdi ki? Belki kendisi... O kadar.

“Cap.”

Fısıltısının çocuğa ulaştığının farkındaydı. Elini gözünü bağlayacak olduğu kumaş parçasına doğru uzattı, o sırada Achille bezi geri çekti.
Ne? Kızın kurallara uymayıp gözünü düzgün bağlamayacağından falan mı korkmuştu yani…


Bir yerlerde geri çekilmesi gerektiğini söyleyen iç sesini umursamadı ve omuz silkti. En kötü ne olabilirdi ki? Bir şekilde kurtarırdı kendisini zaten…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nothing In the Silence
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Evita Magt :: RP Out :: Site Geçmişi :: RPG Geçmişi-
Buraya geçin: