Evita Magt
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Elementlerin gücü seni de saracak...
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Yönetim Kadrosu
Yaşam Güzel midir? A10 Yaşam Güzel midir? Adri10 Yaşam Güzel midir? Hannah10Yaşam Güzel midir? Ed-wes10

 

 Yaşam Güzel midir?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Kaveh Kreios

Kaveh Kreios


Erkek Mesaj Sayısı : 333
Kayıt tarihi : 31/07/10
Yaş : 104

Yaşam Güzel midir? Empty
MesajKonu: Yaşam Güzel midir?   Yaşam Güzel midir? EmptyCuma Ağus. 06, 2010 3:15 am

Bir derdin olmadığında yaşam güzeldir. Alınan her bir nefes ayrı bir haz verir insana. Ağza atılan her lokma ya da içilen bir bardak soğuk su. Bir peri masalı gibi geçer her bir gün. Işıltılı, huzur dolu ve mutlu. Kendini kaptırıverirsin bu tozpembe yaşama. Hayatın nimetlerinin kandırıcı dalgalarına kapılıp gidersin. Her şey o kadar güzeldir ki, farkına bile varmazsın kötülüklerin. Ta ki büyük bir dalga seni kıyıdaki kayaya sertçe fırlatana kadar…

Önce gözlerini açarsın, her şeyin aynı olduğunu düşünürsün. Deniz aynı denizdir, dalgalar her zamanki gibi albenili ve güzel, güneş her zamanki gibi ışıltılıdır. Şokun etkisi geçtiğinde ise gerçek, bir tokat gibi yapışır yüzüne. O, yoktur artık. Her zaman yanında olan, günleri beraber geçirdiğin o insan bir melektir artık. İşte o zaman anlarsın, güzel olan yaşam değildir aslında. Yaşamı güzel kılan, birlikte yaşadığın insandır. Ve onu kaybettiğinde ise, ne aldığın nefesten haz alırsın, ne ağzına attığın lokmadan, ne de içilen bir bardak sudan. Su aynı sudur kuşkusuz, nefes aynı nefes, fakat tat vermezler eskisi gibi. Çünkü o aldığın tad, sevdiğinin varlığından gelir aslında. Bir çocuk gibi küsersin hayata. Aslında kader sana türlü oyuncaklar sunar, fakat sen daima onu istersin, asla ulaşılamayacak olanı.

Kaveh, işte bu tozpembe rüyadan birkaç ay önce uyanmıştı. Ölümsüz aşklarının taşıyıcılarından biri olduğunu düşündüğü Phoebe, yoktu şimdi. Her şey o kadar tatsız, o kadar nafileydi ki; ne eski eğlenceler, ne de eski zevkler göz boyayabiliyordu artık. Hiçbiri bir şey ifade etmiyordu artık, hiç kimse. Sanki zaman durmuştu ve bir daha hiç akmayacaktı, Phoebe gelene kadar…

Kaveh, ormanı seçmişti bugün. Kalabalık olmazdı, kimse farkında değildi ve toprak ayaklarının altında engin bir deniz gibi seriliydi. Güneş, her ne kadar tüm parlaklığıyla içleri ısıtmaya çalışsa da, Kaveh’i kolay kolay aldatamazdı bu kez. Buz tutmuş bir kalbi tekrar yaşama döndürmek için daha çok doğup batması gerekiyordu. Neyse ki ağaçların geniş yaprakları, güneş ışığını uzak tutuyordu. Toprak, her zaman bağrına basmıştı genç adamı. En zor anlarında hep yanındaydı ve şimdi onu hayatın aldatmacalarından korumak için yemin etmiş gibiydi. Etrafta kimse yoktu, yaprakların arasından süzülen zayıf ışık hüzmeleri ise Kaveh’in çalışmasına olanak sağlıyordu.

Adamın yaşıtlarına göre büyük sayılabilecek elleri, önündeki toprak heykelin üzerinde son bir kez daha gidip geldi. Buğulu, kahverengi gözleri önündeki eseri dikkatle süzdü. Phoebe’nin heykeli. Bu haldeyken bile son derece zarif ve güzeldi. Çıkık elmacık kemikleri, minik elleri ve Kaveh’i sonsuzluğa götürecek kadar uzun, dalgalı saçları. Hayran hayran bakakaldı heykele genç adam. Birkaç dakika seyretti onu, canlanmasını bekler gibi. Adeta heykelin karşısında, etten bir heykel daha oluverdi. Kıpırdamadan, sabırla dikiliyordu başında. Birden kalın kaşları çatıldı, gözleri kısıldı ve içten gelen bir haykırışla kuvvetli bir tekme savurdu heykele. Heykele ait toprak parçaları, içi boş bir çuval gibi yere yapıştı. Ne yapsa olmuyordu işte. Heykelle olacak bir iş değildi bu, çok cansızlardı, çok soğuklardı. İçindeki acıyı nasıl dindireceğini bilmiyordu. Nefretle birkaç saniye önce heykelin olduğu yere tekmeler savurmaya devam ediyordu Kaveh. Kadere meydan okur gibi. Oysa ki kader, ağlarını gizlice örerdi; düşmanının karşısına yiğitçe çıkmazdı öyle.

Düşüncesizce savurduğu son bir tekmenin etkisiyle dengesini kaybedip yere yapıştı Kaveh. İşte, toprak ananın kucağındaydı yine. Artık sadece ona inanıyordu, her zaman yanında olan oydu ve öldüğünde de onun bir parçası olacaktı zaten. Birkaç saniye toprağın tozlu yüzeyiyle kaynaştıktan sonra zorlukla kalktı yerden, bir ağacın dibine oturdu. Gözlerine ufuğa dikip yine tüm kalbiyle Phoebe’nin orada belirmesini dilerken gördüğü görüntüyle şaşkına döndü. Crystal, ne arıyordu burada şimdi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yaşam Güzel midir?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Evita Magt :: RP Out :: Site Geçmişi :: RPG Geçmişi-
Buraya geçin: